20 Ocak 2008 Pazar

Klasik kemençe

"Armudi Kemençe" de denir, çünkü karşıdan bakılınca şekli yarım armudu andırır. Karadeniz kemençeyle karıştırılmamalıdır.Boyu aşağı yukarı 50 cm dir. Çoğunlukla üç tane teli vardır. Bunlardan en kalın sesi vereni (Batı müziğine göre kalın la; Türk müziğine göre kalın re -yegah-) metaldendir. Diğer iki teli bağirsak zarından olup Batı müziğine göre re ve ince la, Türk müziğine göre sol ve ince re -rast ve neva- seslerini verir. Dört telli kemençe de -üç telliye kıyasla daha nadir olarak- kullanılmaktadır. Üç telli kemençenin ses kapasitesi üç oktav kadardır. Enstrümanın en ilgi çekici özelliği parmakları tele basarak değil, tırnakları telin yanından dokundurarak çalınmasıdır. Çalgı tek dizin üzerine ya da iki dizin arasına yerleştirilerip üst ucu göğüse yaslandırılarak çalınır. Yayı germek için Batı müziğinde kullanılan yaylarda olduğu gibi herhangi bir mekanizma oluşturulmamıştır; yay parmaklarla gerilerek, yere paralel bir şekilde çekilir. Buğulu, neyi andıran içli bir sesi vardır. Çoğumuz sesine aslında aşina olsak da, enstrüman tanınmışlık açısından talihsizdir. Biraz dikkat edilirse örneğin Yeni Türkü ve İncesaz gruplarının eserlerinde hemen kendini belli edecektir. Gerçi gün geçtikçe popüler şarkılarda bile daha çok rastlamaya başlıyoruz klasik kemençeye. En tanınmış kemençeviler arasında Tanburi Cemil Bey, Vasilaki, Rûşen Ferid Kam, Cüneyd Orhon, İhsan Özgen yer alır, bu sanatkarlar kemençenin virtüözleridir. Selim Güler, Hasan Esen, Derya Türkan, Neva Özgen ve Aslıhan Özel de en tanınmış yaşayan genç kemençeviler arasındadır.

Hiç yorum yok: